enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
39,2169
EURO
45,2700
ALTIN
4.345,98
BIST
9.311,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
27°C
İstanbul
27°C
Açık
Pazar Az Bulutlu
25°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
27°C
Salı Açık
29°C
Çarşamba Açık
29°C

Kültür sanat alanında ‘gönüllü’ emek sömürüsüne son!

Kültür sanat alanında ‘gönüllü’ emek sömürüsüne son!
20.03.2025 08:41 | Son Güncellenme: 20.03.2025 21:42
A+
A-

Son yıllarda, genellikle film, tiyatro, müzik gibi büyük organizasyonlar ve festivaller tarafından işlerin önemli bir kısmının görülmesi amacıyla, özellikle gençlere yönelik “gönüllü ol” çağrıları giderek artmaktadır. Oysa o etkinliğe ya da festivale bakıldığında, sponsorlar ya da bilet satışları üzerinden gelir elde edildiği, düzenleyen şirketin kar da elde ettiği, kimi görevli ya da personele ücret ödendiği halde, gönüllülük çağrısına olumlu yanıt veren gençlere herhangi bir ödeme yapılmadığı görülmektedir.

Gönüllülük adı altında gençlerin ücretsiz çalışmaya zorlanması toplumsal bir sorun olduğu kadar iş kanunlarında yazılı haliyle de hukuki bir meseledir. Bu konuda bir kavram kargaşası olduğu da çok açıktır.

Gönüllülük, esasen bir kişinin maddi karşılık beklemeden, kendi isteğiyle başkalarına yardım etmesi anlamına gelir. Ancak festivallerde ve büyük etkinliklerde gençler, “gönüllü” olarak tanıtılsa da, genellikle ağır iş yükleriyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Organizatörler, genellikle bu etkinliklerde yer alan gençlerin “gönüllü” olarak çalıştıklarını vurgular, ancak gerçekte bu kişilerin katkılarına karşılık herhangi bir maddi ödüllendirme yapılmaz. Etkinliklerin başarılı olabilmesi için gençlerin büyük bir kısmı, organizasyonun çeşitli aşamalarında saatlerce, hatta bazen günlerce süren çalışmalara katılır. Ancak buna karşılık, gençlerin çoğu, yasal hakları ve sosyal güvenceleri olmadan bu işleri yapmak zorunda kalır.

Bu noktada, gönüllülük kavramı ile işgücü arasındaki sınır muğlaklaşır.. Gençlerin gönüllü olarak çalıştıkları iddia edilse de, aslında organizasyonların bu kişileri emek gücü olarak kullanmaları, emek sömürüsünün temelini atmaktadır. Bu tür uygulamalar, özellikle kültürel etkinliklerin büyük ölçeklere ulaştığı ve profesyonel çalışanların sayısının az olduğu durumlarda yaygınlaşmaktadır.

Gençler, kültürel etkinliklere katılım sağlamak, deneyim kazanmak ve kariyerlerine yönelik bağlantılar kurmak adına gönüllü olarak yer almak istiyor olabilir. Bu, birçok genç için doğal bir fırsat gibi görünse de, zamanla bir istismar biçimine dönüşüyor. Gençlerin çoğu, iş dünyasına atılmadan önce deneyim kazanmaya ve iş alanında kendilerini gösterebilmek için gönüllü çalışmayı tercih ediyor. Ancak, bu deneyimler genellikle onların emeklerinin karşılık bulmadığı ve yalnızca organizatörler için değer yaratan bir sistem haline geliyor.

Emek sömürüsü, gençlerin işgücü piyasasında eşit ve adil bir biçimde yer almalarını engeller. Sosyal güvencelerden yoksun ve sağlıklı bir iş yaşamı deneyimi kazanmadan sektöre adım atan gençler, bu tür uygulamalar nedeniyle tükenmişlik ve güvensizlik gibi olumsuz duygular geliştiriyorlar.

Türkiye’deki çalışma hayatı, işçi hakları ve ücretli çalışma gibi konular, belirli yasal düzenlemelere tabidir. Ancak gönüllülük çalışmaları, genellikle yasal düzenlemelerden muaf tutulur. Bu boşluk, organizatörlerin gençleri “gönüllü” olarak tanıtıp, karşılık vermeksizin onlardan emek almalarına zemin hazırlar. Gönüllülük ve ücretli çalışma arasındaki sınır, çoğu zaman belirsizdir ve bu da hukuki sorunları beraberinde getirir.

İş hukukumuzda gönüllü çalışmalar, çoğunlukla bir iş ilişkisinin kurulmadığı, dolayısıyla işçilerin haklarını talep edemediği bir durum olarak tanımlanır. Ancak, gönüllülük adı altında yapılan işlerin nitelikleri, aslında bir çalışmanın gerekliliklerini taşır. Gençlerin etkinliklerde geçirdikleri uzun saatler, fiziksel ve zihinsel olarak yorucu olabilir. Bu durum, aslında bir tür “gizli emek” olarak değerlendirilmelidir. Çalışma saatleri, organizasyonların belirlediği hedeflere ulaşmak için genellikle uzun tutulur, ancak bunun karşılığında herhangi bir maddi karşılık verilmemesi, işçi hakları ve insan hakları açısından ciddi bir ihlaldir.

Gençlerin, gönüllü olarak çalışırken deneyim kazanmaları ve bu deneyimlerin onlara kariyer fırsatları sunması önemlidir, ancak bunun karşılığında bir emek hakkı ve adil bir düzenleme mutlaka olmalıdır.. Bu konuda bir farkındalık sağlanmadığı, kültürel etkinliklerin organizasyonlarında şeffaflık olmadığı sürece, yasal düzenlemeler de sorunu çözmekten uzak olacaktır..

Yorumlar

  1. Kuter dedi ki:

    Her kelimesi ders niteliğinde olan bu yazı için sana teşekkür ediyorum.